Tarih: 15.05.2025 09:50
Zakir Avşar'dan değerlendirme: "Çöken Lozan mı yoksa terör ekosistemi mi?"
ANKARA-BHA
Prof. Dr. Zakir Avşar, "Çöken Lozan mı yoksa terör ekosistemi mi?" başlıklı yazısında özetle şunlara yer verdi:
"Terör örgütü PKK, 12. Kongresini topladı, varlığına son verdiğini, silah bırakacağını, silahları teslim edeceğini açıkladı, bunu yaparken de kendi kamuoyu bakımından soğuk savaş yıllarından kalan ideolojik tortular içinde bir dil kullandı.
Yine bu metin içinde terör örgütünün kuruluşuna ve varlık dönemindeki gerekçelerine atıfla Lozan’a değinen gerçeklerden ve tarihten kopuk paragraflar da yer aldı.
Bazı aklı evveller, sanki PKK terör örgütü böylesi bir metni ilk defa kaleme almış, ilk defa bunları dile getiriyormuş ve sanki bu metin devlet ile terör örgütü arasında karara varılmış, altına karşılıklı imzalar atılmış bir metinmiş gibi, saçma sapan yorumlara, açıklamalara giriştiler…
Neymiş, “PKK bu metinle Lozan’ı hiçe sayıyormuş, devlet ortadan kalkıyormuş, bu nasıl yapılırmış, bu metne nasıl izin verilirmiş?” türünden aforizmalar ürettiler…
Şunu sormak lazım, PKK denilen eli kanlı terör örgütünün daha evvelki kongrelerinde kaleme aldığı sonuç bildirilerini hiç okudunuz mu? O bildirilerde de buna cümleler ve iddialar yok muydu?
Yine şunu sormak lazım, CHP ile altılı masa ittifakı kurup, altına HDP/DEM’i sakladığınızda Lozan ve üniter devlet konusunda PKK farklı bir yerde mi idi?
Türkiye’de CHP ve HDP üzerinden yerel yönetimlerde ve özellikle İstanbul’da İmamoğlu ile Kandil destekli Kent Uzlaşısı kurulduğu zaman, terör örgütü Lozan’a, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne, egemenliğine, bin yıllık kardeşliğe nasıl bakıyordu?
Şimdi terör örgütü yenilgisini ve ideolojik iflasını kabul ile kendisini feshedip silahlı yapısını dağıtacağını, silah kullanmayacağını, elindeki silahları teslim edeceğini açıkladığında birden bire sonuç bildirgesi okuyup, hidayete mi erdiniz?
Bu terör örgütü, en güçlü döneminde Türkiye’ye diz çöktürememiş, bin yıllık kardeşliği zehirleyememiş, ülkeyi bölememişken, şimdi yenilgisini, bittiğini, varlık amaç ve nedenlerini yitirdiğini görüp kendi varlığına son verdiğinde mi ülkeyi bölecek?
Siz sayın muhalifler, gerçekten iyi misiniz?
Bir daha tekrarda yarar var; bu metin terör örgütünün kendi kamuoyu için yazdığı, fesih ve silah bırakma kararını izah ettiği, kendine ait bir metindir… Türkiye Cumhuriyeti devleti, terör örgütü ile bir masaya oturmamış, pazarlık yapmamış, muhataplık ilişkisine girmemiş, herhangi bir söz vermemiştir.
Ey efendiler, dünyanın ve bölgemizin yeni güvenlik gerçekliğinde Türkiye’nin stratejik dönüşümünü okumak esastır, lütfen buna odaklanın ve gelişmeleri anlamaya uğraşın...
Bilinmelidir ki, Türkiye’nin güvenlik mimarisi son on yılda büyük bir dönüşüm geçirmiştir. Bu dönüşüm, sadece askeri harekâtlar ya da sınır ötesi operasyonlarla sınırlı değil; aynı zamanda teröre dayalı bir ekonomik düzene, bölgesel bir çıkar ağına dönüşen terör ekosistemine diz çöktürülüşü de ifade etmektedir.
Ancak bu yeni dönemin tanımlanmasında kullanılan bazı yaklaşımlar – özellikle "Lozan'ın sonu" gibi gerçekdışı söylemler – meseleyi teknik, stratejik ve tarihsel bağlamından kopararak spekülatif alanlara çekmek içindir.
Bu bağlamda sorulması gereken asıl soru şudur: Terör örgütü bitirilerek Lozan yırtılmakta mıdır, ülke bölünmekte midir; yoksa terör ekosistemi ortadan kaldırılarak yeni güvenlik iklimi ve jeopolitik gerçeklik inşası mı söz konusudur?
Gerçek şudur, terör ekonomisi, silah, insan ve uyuşturucu ticareti, dış kaynaklar, istihbarat örgütleri üzerinden kurulan karanlık ekosisteme son verilmektedir.
Bu yapı, hem bölgesel statükoyu sabitleyen bir enstrümandı, hem de Türkiye’yi içeriden meşgul eden uzun soluklu bir enerji kaybı anaforu idi…
Türkiye’nin terörle mücadele ve müdahale stratejisi, terör ekosisteminin tamamını hedef almıştır. 2016 sonrası özellikle Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Kaplan ve Pençe serisi operasyonlar, terörle mücadele paradigmasını kökten değiştirmiştir. Türkiye sadece teröristleri değil; onların beslendiği lojistik, ekonomik ve sosyal, istihbari iç ve dış kaynaklı damarları da kurutmayı başarmıştır.
Lozan üzerinden tartışmaların hem terör örgütünce hem de bu dile teşne yapılarca kullanılma çabaları bu bağlamda bizlere stratejik gerçeklik mi, sembolik sarkaç mı sorusunu sordurmaktadır?
Lozan Antlaşması, Türkiye’nin uluslararası statüsünü ve sınırlarını belirleyen temel belgedir. Kimse dokunmaz, dokunamaz…
Ancak şu da açıktır ki, günümüzde Lozan’ın ötesinde bir Türkiye inşa edilmektedir. Bu, antlaşmanın ilgası değil aksine tahkimi, milli ve üniter yapının değişmezliği, ama mevcut sınırlarının ötesinde yeni bir stratejik alanın inşası söz konusudur.
Bugün Musul, Kerkük, Kuzey Suriye, Doğu Akdeniz gibi alanlarda Türkiye'nin aktif aktörlüğü, Lozan’ın değil; çöken terör düzeninin ve yeni bölgesel güç mimarisinin bir sonucu olarak görülmelidir.
Yeni dönemin parametrelerini iyi okumak lazımdır. Güvenlik paradigmasının yeniden tanımlanması gerekirse, terörle mücadele artık sadece iç güvenlik konusu değil; iç ve dış politika, güç temerküzü, ekonomi, teknolojik üstünlük ve enerji politikası ile entegre bir alandır.
Yerli ve milli teknolojilerle asimetrik savaş üstünlüğü sağlanmıştır. Teknolojik caydırıcılık bölgesel denklemi değiştirmiştir. Sınır ötesi istihbarat yetkinliği ile MİT’in Irak-Suriye hattında yürüttüğü operasyonlar, klasik istihbarat-ordu dengesini, sivil-asker entegrasyonu lehine değiştirmiştir. Yeni müttefiklik biçimleri ile Türkiye klasik NATO merkezli güvenlik çemberinden çıkarak çok kutuplu ve çok katmanlı bir denge siyaseti oluşturmuştur...
Kısacası, Türkiye bugün Lozan’la sınırları çizilen bu coğrafyada, bir yandan Lozan’ı daha muhkem hale getirirken diğer yandan da çökerttiği terör ekosisteminin ardından oluşabilecek stratejik boşluğu doldurmaktadır. Bu boşluk, yeni bir bölgesel güvenlik mimarisi, sınır ötesi etkinlik, savunma teknolojilerinde atılım ve diplomatik esneklikle inşa edilmektedir.
Türkiye’nin yaptığı şey, anlamak isteyenlere, görmek isteyenlere açıktır ve Türkiye Yüzyılı, Kutupbaşı Ülke Türkiye, Terörsüz Türkiye yaklaşımları ile artık tehdit üretmeyen sınırların ve iç güvenliği garanti eden dış politika adımlarının inşasıdır.
Bu süreç, hem terörün beslendiği karanlık ekosistemleri çökertmiş, hem de Türkiye’yi bölgesel bir oyun kurucuya dönüştürmüştür.
HABERİN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —