10613,00%0,58
41,98% 0,03
48,76% 0,00
5554,97% 0,45
9401,25% 0,65
ANKARA - BHA
Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Kıbrıs 82. vilayet olsun açıklamasıyla ilgili, “Kudretli devlet, ili devlet yapar. Devleti il yapmak, kudretli devlet hamlesi değildir. Kudretli devlet, vilayetten devlet çıkarır. Kudretsiz devlet, devleti vilayete çevirir. Ne laflar bunlar yani? Bu 82’nin başına gelen nedir? Bir ara 82 Musul’du, Kerkük’tü. Devleti biraz daha böyle yönetirlerse, nere 82 olur bilmiyorum ama mazot 82 olabilir. Nere 83 olur bilmiyorum ama dolar 83 olabilir” değerlendirmesinde bulundu.
Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu, Sözcü TV canlı yayınında gazeteci Özlem Gürses’in sunduğu Para Politika ve Hayat programına konuk oldu. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Ağıralioğlu, konuşmasında özetle şunları söyledi.
“Hükümet o zaman bir algoritma kullanmıştı. Türkiye’de bir yakım zorluklar var. Hayat pahalılığı biraz can yakıyor, işsizlik her haneyi huzursuz ediyor. Rekabet gücümüz azaldı. Hükümet kendisine o zaman bir meşrutiyet alanı inşa etti. O meşrutiyet alanı şuydu: Bunların hepsi kötü ama bunların hepsinin toplanacağı bir vatanımız, devletimiz hiç değilse biz teröristle, bunlarla müzakere edenlerle mesafesi olan bir siyasi duruşumuz var. Biz, memleketin en azından önümüzdeki dönem güçlenebilmesi açısından üniter yapısının, bütünlüğünün muhafaza edilebildiği bir yerde duruyoruz. ‘Aziz milletimiz Kılıçdaroğlu gelirse, Öcalan’ı serbest bırakacaklar, Kavala’yı serbest bırakacaklar, Kandil’in gölgesi meclis düşecek…’ Bu algoritma bizim milletimizin sinesinde makes bulur. Millet de onca fakirliğe, işsizliğe razı oldu. Şimdi, Kılıçdaroğlu gelseydi bırakacaktı diyenlerin Öcalan’a umut hakkından bahisle açtıkları süreci görünce teatral hale getirdim. Kemal Bey’in bırakacağından değil de, Kemal Bey’in kendilerinden önce bırakacaklarından korkmuşlar.
Ben keşkelerle siyaset yapmıyorum. Gördüğüm bir şeyi ilke anlamında savunmayı çok seviyorum. Bu yanlıştan bir doğru çıkaramayız. İlkeli galibiyet severim ben. İlkeli mücadele edelim, ahlaki üstünlüğümüzü koruyalım. Şunu gördüm; siyaset bugün keşke dedirtecekse, AK Parti – MHP seçmeni keşke diyebilir. Onlar, şunu demelidirler; ‘2 senede bir hainlerle kahramanların yer değiştirilerek bize sunulduğu bir siyasal iklimde niçin tercihe zorlanıyoruz?’ Bu nasıl bir siyasal iklim?
Muhalefete kızgınım, o yüzden parti kurmak zorunda kaldık. Bu iktidarın şu andaki mevcut karnesi yüzde 5 alabilir mi? Müstakil karne, CHP yok. Bu karne normalde seçmenden yüzde 5 alabilir mi? 23 yıllık kudretli bir iktidar, her şeyi düzeltme vaadiyle iktidarda tutulabilmiş iktidar, size 23 yıl sonra bir karne veriyor. Yolsuzluk karnesi, yoksulluk karnesi. Sayın da sayın. Bu karne 5 alamaz, nasıl 30-35?
Terörsüz Türkiye diye bir şey konuşuluyor. Bu geçen seçimin tam tersi bir algoritma. Geçen seçim Öcalan’a söverek kazandılar bu seçim Öcalan’ı överek kazanmaya heves ettiler. Ve muhalefeti şöyle bir yere sıkıştırdılar: Kazanmak için şunların heves ettikleri ilkesizliklere bakın diye millet vicdanına ihbar edildi muhalefet. Yani bu şartlarda bir muhalefet iktidar olamıyorsa kesin olarak kendilerinde problem vardır.
Tayyip Bey şimdi zindanda olsa, bu iktidarda CHP olsa, bu 23 yıllık karne CHP’nin karnesi olsa, Tayyip Bey de CHP marifetiyle içeri atılmış olsa şiir okudu diye, şimdi çıksa ve AK Parti’yi kursa, Tayyip Bey çıkınca derse ki; ‘memleket mükemmel, fıstık gibi. Asgari ücret harikulade, yolsuzluk yok, yoksulluk yok. Bu ülke kalkınmış bir ülke’ derse ben siyaseti bırakacağım. Şimdi çıksa simitten başlayacak. Şimdi çıksa, CHP’yi sokağa çıkarmaz.
Tapulu seçmenler var artık. Dindarlar AK Parti’ye verir, Milliyetçiler MHP’ye verir, Solcular, sosyal demokratlar CHP’ye verir. Niye? Alışmışlar tapulu seçmen dönemine. Aleviyim, Sünni’ye oy verebilirim, Sünni’yim Alevi’ye oy verebilirim. Bizimkilerin iktidarında o kadar çok şey öğrendik ki… Milliyetçiliğin nasıl olması gerektiği, dindarlığın nasıl olması gerektiği. Bütün bu 23 yılın içinde iktidar o kadar öğretici bir iktidardır ki. Ne oldu da başımıza ne geldi? Bu kadar bağıran siyasette, sükunetli siyaseti öğrendik. Bu kadar bölen siyasette, birleştiren siyaset. Ben parti rekabetinden bile illallah ettim. Bu memleket 2025 yılında enflasyon düşürme vaadiyle parti kurulacak olmuşsa bundan siyaset utanmayacaksa kim utanacak? Adalet vaat ederek parti mi kurulur? Tasarruf vaat edilir mi? Biz şimdi bizi kurtarsın diye bir adamı seçiyoruz. Onu iktidarda tutuyoruz büyük bir umutla sonra ondan kurtulmak için başka bir adam arıyoruz. Bu tekrara demokrasi diyoruz. Bizi kurtarsın diye seçtiğimiz adamdan kurtulmak için başka bir adam arıyoruz. Aklımıza şu gelmiyor: Biz niçin devamlı kurtulmak zorunda kalıyoruz. Ya biz niçin bir sistem inşa etmiyoruz? O yüzden kralların yönettiği bir ülke değil, kuralların kral olduğu bir ülkeyi inşa etmek zorundayız.
Ben sistem kuralım diyorum. Parlamentere dönmek zorsa yarı başkanlık. Bakanlar meclisten çıksın, yüzde 50+1 değişsin. Yüzde 50+1 Türk siyasetinin HÜDAPAR'ın DEM’in elinde rehin kalmasının sebebidir. Türk demokrasisi şantaja maruz kalmaktadır. 50+1 yüzünden. İlkesiz siyasete maruz kalmaktadır. Dolayısıyla değişsin bu Allah'ın belası yüzde 50+1. İnsanları ittifaka zorluyor ve münasebetsiz ittifak. Yani beş para etmez siyasal fikirleriyle adamlar kendilerini bir şey zannedip bir ittifak denklemi içerisinde hüküm veriyorlar. Türkiye Cumhuriyet Devleti'nin kuruluş umdelerini sorguluyorlar. Lozan'ı sorguluyorlar, anayasa sorguluyorlar, kimlik sorguluyorlar. Bu şımarıklık nereden? Bize 50+1 almak için mahkumsunuz. Dolayısıyla bu Allah'ın belası yüzde 50+1 değiştireceğiz. İlke gelecek siyasete. Bütçe hakkı olmayan parlamento parlamento değildir. Bakanlar oradan çıksın, sorumluluk meclisin olsun, seçilemeyen cumhurbaşkanı adayları milletvekili olsun. Bazen iktidarda kalmak mecburiyeti çok muazzam tavizler vermek sonucunu doğurabilir. Bu kuralsızlık şuna döner; kalmak için her türlü tavizi vermek zorunda kalırsınız.
Şimdi romantizmle konuşursanız işte dersiniz ki Kıbrıs 82 olsun. Bak romantizm buraya götürür sizi. Dersiniz ki Kıbrıs vilayet olsun. Kudretli devlet, ili devlet yapar. Devleti il yapmak, kudretli devlet hamlesi değildir. Kudretli devlet, vilayetten devlet çıkarır. Kudretsiz devlet, devleti vilayete çevirir. Ne laflar bunlar yani? Bu 82’nin başına gelen nedir? Bir ara 82 Musul’du, Kerkük’tü. Devleti biraz daha böyle yönetirlerse, nere 82 olur bilmiyorum ama mazot 82 olabilir. Nere 83 olur bilmiyorum ama dolar 83 olabilir.
Türkiye'de siyasi dikotomi AK Parti ve CHP arasında. CHP seçmenine şöyle diyor, CHP Türk milletine şöyle diyor, ‘bize oy vermezseniz AK Parti kalacak.’ AK Parti seçmenine şöyle diyor, ‘bize oy vermezseniz CHP gelecek.’ AK Parti kalacak ile CHP gelecek arasına sıkışmış seçmene, bu tahtaravalliye mecbur değilsiniz demeye hazırlanıyorum ben. Hatasız bir siyasal gelenekten gelmiyorum. Sorumluluklarımız vardı, yapamadık. Yapamadığımız için ülke bu haldedir demeyi çok severim. Dolayısıyla bizim şimdi yeni pratiğimiz şu: Milliyetçilik hamaset koridorlarında boğulmasın, milliyetçilik kendisiyle övünen yersiz bir siyasi hamaset kullarında memleketinin ufkunu karartmasın. Ne yapsın? Varsa milliyetçiliğin kapasitesi, milliyetçilik dünyayla rekabet edebilme gücümüzü organize etsin, görelim. Yurt dışına beyin göçümüz var, durdurabilsin. Efendim biz kırmızı çizgileri birbirlerine yakın insanlarız. Lozan deriz, vatan deriz, sınır deriz, anayasa deriz, üniter yapı deriz. Bak bunlar bizim kırmızı çizgilerimiz. Terörün muhatap alınmadığı, müzakere edilmediği, terörle mücadele edildiği, Öcalan'ın Kürtlere çözüm adresi diye gösterilmediği, PKK'nın anayasanın kuruluş umdelerini sorgulamadığı, Kandil'in mikrofonla Türk siyasetinde sanki meclisle eşitleniyormuş gibi muhatap alınmadığı falan bir sürü kırmızı çizgimiz var. Ama bu kırmızı çizgilerimiz bize bir araya gelme iklimini oluşturur, siyasal denkleme bozarız biz. Yüzde 15-16 ile başlarız denkleme. Ama bize yapabilme kabiliyeti lazımdır. Benim siyasi iradem şu istikamette arkadaşlarımla beraber, biz Türkiye'nin önümüzdeki dönem yükünü çekecek bir siyasi merkeze ihtiyacımız olduğunu, bir partiye değil, devletin birikimine yürüyecek büyük bir potansiyelin ortaya çıkmasına imkân verecek bir siyasal alanın oluşturulması gerektiğine inanıyorum. Yani yarışmaya milliyetçi kulvardan katılıyorum. O kulvardan merkeze doğru geliyorum. Merkeze doğru gelirken de yapmaya çalıştığım şey bir partinin galibiyeti değil. Bir memleketin yeniden ayağa kalkma ihtimali.
Çocuklarımızı 41 yıldır katleden bir cinayet şebekesi var. Bu terör örgütünün İmralı'da cezasını çekmekte olan canisine kurucu önder diyorsunuz. Bundan bir fayda umuyorsunuz. Kurucu önder diye anıyor, kurucu önder diye anılsın diye beyanat veriyorsunuz. Siyasi olarak hükümet, siyasi vizyonunu Devlet Bey böyle ifade ediyor. Hatta PKK sorumlu davrandı, sizde öyle davranın falan demeye gelen demeçler veriyor. Çocuklarımızı 41 yıldır öldüren bir caniye, kurucu önder diyorsunuz. Mustafa Kemal Atatürk'ün kurucu önder vasfıyla, kurucusu olduğu partiye de kayyım atamaya çalışıyorsunuz. Buradan sağ çıkaramazsın siyaseti.
Hukuku bozan siyasettir. Eğitimi, akademiyi bozan siyasettir. Mali disiplini bozan siyasettir. Enflasyonun sebebi siyasettir. İşsizliğin sebebi siyasettir. Göçmen yükünün sebebi siyasettir. Bu memlekette başımıza ne bela gelmişse hepsinin sorumlusu siyaset ve siyasetçilerdir. Normalde Tayyip Bey, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin genel başkanı. Hukuku niye bozsun ki? Aslında bizim siyasal pratiğimiz şuna dönüyor. Biz milleti koruyoruz, siz bizi koruyuna dönüyor. Kontrolsüz güç buna sebep oluyor. Aslında toplumun omurgasını kırıyorsunuz. Davranış kodlarını bozuyorsunuz milletin. Bunu yaparken nasıl yapıyorsunuz? İktidarda kalmak, kendinizi devlet zannetmek, kendinizi devlet zannettiğiniz için de itiraz eden herkesi isyancı zannetmek. Bu ithamla muamele ediyorsunuz. Tayyip Bey mesela itirazlarımıza nasıl kızıyor görüyor musunuz? Nankörler diyor mesela. Ya sanki biz bunlara vekalet vermemişiz de bunlar bizim emanetçimiz değilmiş gibi davranıyorlar. Bizim sahibimizmiş gibi davranıyorlar.
Yani Cumhurbaşkanımızın, hükümetteki arkadaşlarımızın, kurmaylarımızın, Milliyetçi Hareket Partisi'nin kurmaylarının hepsinin cevabını vereceği soru şu. Yahu kardeşim sizin şimdi memleketi toparlamak için değiniz eksik. Milletvekiliniz mi eksik? Gücünüz mü eksik? Yani küresel lidere kurban olun siz galaksi liderisiniz yani. Biz sabahtan akşama kadar böyle desek, 600 de mebus olsa, hiç de muhalefet olmasa, siz şu anda yapamadığınız neyi yapacaksınız ki milletin huzurunda arzu endam ediyorsunuz? Bizi meşgul ediyorsunuz. Bu seçimde neyi yapamadınız ki 2028'de alınca onu yapacaksınız? Şu anda 2028'de alınca, alabilse kullanacağı yetkinin aynısından onda 3 yıl daha var. Yap abi, düzelt abi. Şimdi ülkeyi düzeltin.
Bu işin ucu herkese gidecek. Siyaset buradan sağ çıkamayacak. Bak göreceksiniz, ne terörist Türkiye hevesinden sağ çıkacak, ne siyaset, ne böyle Öcalan'a kurucu önder deyim, CHP kayyım atayım hevesinden sağ çıkacak, ne bu soruşturma süreçleri…”
