10860,83%-0,58
42,22% 0,05
48,80% -0,16
5539,53% 1,95
9150,54% 1,49
ANKARA-BHA
Bu çalkantılı süreci değerlendiren spor yazarı Ömer GÜRSOY, “Pandora’nın Kutusu Açıldı mı?” başlıklı yazısında Türk futbolunun geldiği noktayı ve bundan sonraki olası dönüşüm sürecini kaleme aldı.
Spor yazarı GÜRSOY, Türk futbolundaki son gelişmeleri “bir çöküşten doğabilecek yeniden yapılanma süreci” olarak nitelendirdi.
Süper Lig’den alt liglere uzanan geniş çaplı soruşturmalar, hem futbolcuları hem hakemleri hem de bazı kulüp yöneticilerini kapsarken, spor kamuoyunda “Türk futbolu nereye gidiyor?” sorusu yankılanmaya başladı.
İşte Ömer Gürsoy’un dikkat çeken o yazısı:
Türk futbolunda yıllardır konuşulan ama kimsenin açıkça dillendirmeye cesaret edemediği gerçekler bir bir ortaya saçılıyor.
Bahis skandalları, şike iddiaları, gözaltılar, hakemlerin ve futbolcuların bahis oynaması, hatta Süper Lig kulüp başkanlarının tutuklanması…
Adeta bir kanser gibi yıllardır futbolun damarlarına sızmış bir yapı artık gizlenemez hale geldi.
Ama belki de bu, Türk futbolu için bir yeniden doğuşun sancısı.
Çünkü bazen bir yapının iyileşmesi için önce hastalığın bütün çıplaklığıyla görünür hale gelmesi gerekir.
Türk futbolunu saran bu kirli ağın ortaya çıkması, uzun vadede bir temizlik operasyonunun da başlangıcı olabilir.
Eğer cesaretle üzerine gidilirse, bu çürümeden bir yenilenme doğabilir.
Tıpkı İngiliz futbolunun 1980’lerde yaşadığı o sert dönüşüm gibi…
Hatırlayalım; 1980’lerin başında İngiliz futbolu tribün terörünün esiriydi.
Holiganizm sadece statlarda değil, ülkenin sokaklarında da bir güvenlik krizine dönüşmüştü.
Dönemin Başbakanı Margaret Thatcher, o kaotik tabloyu temizlemek için radikal önlemler aldı.
Sert yasalar, disiplinli kulüpler, değişen taraftar kültürü…
Kısa vadede tepki çekti ama uzun vadede İngiltere futbolunu bugünkü endüstriyel futbol mucizesine taşıyan sürecin temeli o günlerde atıldı.
Yani İngilizler, holiganlarla mücadele ederken sadece tribünleri değil, futbolun geleceğini de temizlediler.
Türkiye de bugün benzer bir eşiğin tam ortasında.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yasa dışı bahisle ilgili birkaç ay önce yaptığı net açıklama, aslında bu sürecin işaret fişeğiydi.
O açıklamadan sonra başlayan soruşturmalar, federasyonun el çektirdiği isimler, gözaltılar, yeni deliller…
Evet, Pandora’nın kutusu açıldı.
Ama önemli olan, o kutudan sadece kötülüklerin değil, bir umut ışığının da çıkabilmesi.
Bu süreç sadece “isimlerin değiştiği bir kozmetik temizlik” olarak kalırsa hiçbir anlamı olmaz.
Gerçek temizlik; sistemin işleyişinde, denetim mekanizmalarında, hakem yapılanmasında ve kulüp yönetim kültüründe olmalı.
Aksi halde bugün bahisle anılan düzen, yarın başka bir kılığa bürünerek karşımıza çıkar.
Türk futbolu bir yol ayrımında:
Ya bugüne kadar kirli düzenin sessiz ortaklarıyla birlikte çürümeye devam edecek,
ya da cesur bir yeniden yapılanma süreciyle tertemiz bir sayfa açacak.
Bu noktada en önemli sorumluluk;
sadece yöneticilerin ya da federasyonun değil,
futbolun vicdanı olan insanların — dürüst sporcuların, basının ve taraftarların — omzundadır.
Futbol, bir ülkenin aynasıdır.
O aynaya yansıyan görüntü kirlendiyse, topun adil yuvarlanmasını beklemek hayaldir.
Bugün belki de ilk defa,
“Türk futbolu dibe vurdu” derken bir yandan da “Artık yükseleceği bir zemin var” diyebiliyoruz.
Çünkü bazen çöküş, yeniden doğuşun kapısını aralar.
Mevlânâ’nın dediği gibi:
“Dert, insanı kendine getirir; kendine getirmeyen her şey, insana derttir.”
Belki de Türk futbolu da bu derdi yaşayarak kendine gelecektir.
Belki de bu kez, Pandora’nın kutusundan kötülük değil, arınma çıkacaktır.