ANKARA-BHA
Türk İnternet Medya Birliği (TİMBİR) Başkan Vekili ve Star gazetesi yazarı Av. Cüneyd Altıparmak, "Karalamak kolay olmamalı" başlıklı köşe yazısında sosyal medyada artan dezenformasyona dikkat çekerek, "Hakaret ve sövme dışında da insanların itibarını zedeleyen algı operasyonları yapılıyor. Buna karşı yeni bir düzenleme tartışılmalı" dedi.
Av. Cüneyd Altıparmak, dijital çağda kişilik haklarını hedef alan gri alanlara işaret etti. Yanlış bilgi ve algı oluşturmanın kolaylaştığını vurgulayan Altıparmak, bu durumun kamu düzeni ve toplumsal barış açısından ciddi sonuçlar doğurduğunu söyledi.
Altıparmak, Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) dezenformasyonla mücadele için getirilen 217/A maddesinin uygulanabilirlik açısından sınırlı kaldığını hatırlattı. Yargılamaların çoğunun takipsizlik veya beraatle sonuçlandığını belirten Altıparmak, "Meselenin kamusal boyutu netameli bir konu takdir edersiniz ki. Ne düzenleme yapılsa "beğenilmiyor". TCK m.217/A'nın akıbeti de ibretlikti. Dezenformasyonla mücadele için çıkan düzenlemenin "dezenformasyona" kurban gittiğini hep birlikte gördük... Suçun uygulanma alanı madde formülasyonu sebebiyle dar. Beş unsurun oluşması gerekiyor. Türkiye'de bu konuda yargılaması bölge mahkemesi düzeyine çıkmış dosya 50'nin altında. Bu da birçoğunun savcılık aşamasında veya ilk derece mahkemesinde takipsizlik veya beraatla sonuçlandığını gösteriyor. Bu suçun "kamu düzenine" dönük olması sebebiyle böyle yazıldığını düşünebiliriz. Eleştiriye açık bir durum olsa da temel bir ihtiyacı görmek ve tartışmak zorundayız. Elimizdeki suçlar internetin getirdiği imkanlar ile karşılaşınca güncellenmeye ihtiyaç duyuyor, özellikle kişilik hakları bağlamında..." dedi.
Almanya'daki ceza kanununa dikkat çeken Altıparmak, "Alman ceza kanununun "tahkir" başlıklı bölümünde dört temel suç var. Birincisi bizdeki hakaret suçunun karşılığı olan düzenleme (m.185). Bir diğeri ise iftira olarak tanımlayabileceğimiz suç (m.187). Biz de olmayan iki madde var. İlki "kötüleme" veya "dedikodu yayma" olarak tanımlayabileceğimiz düzenleme. Buna göre; bir kimseyi küçük düşürmeye, hakkında kamuoyunu olumsuz etkilemeye elverişli bir olgu ileri sürülüyor ya da yayılıyorsa üstelik bu olgunun doğruluğu ispat edemiyorsa faile ceza verilebiliyor (m.186). Bir diğeri ise "siyasi hayatta yer alan kişilere yönelik" bu eylemlerin işlenmesini düzenleyen madde (m.188). Bu suç diğer saydığımız suçların özellikli hali aslında." ifadelerini kullandı.
Hakaret davalarında "tanınmış kişilerin daha fazla eleştiriye açık olması gerektiği" yaklaşımının kafa karışıklığı yarattığını dile getiren Altıparmak, "Kişilik haklarının korunması bağlamında ciddi bir eksik olduğunu düşünüyorum. Özellikle "hakaret" suçunda yargının "tanınmış kimseler daha fazla eleştiriye açık olmalı" şeklindeki tavrının dosyadan dosyaya farklılık göstermesinin meydana getirdiği bir kafa karışıklığı var. Bir de bu yaklaşımın toplumumuzun yapısına ne kadar uygun olduğu konusunda da tereddütlerim var. Zira, basit bir ceza vermekten kaçınılan durumun, daha büyük bir kriminal sonuca dönüştüğünü çok kez gördük. Bu anlamda bir düzenleme yapılmasının "meşhur(!)" olan kimseleri koruyacağı ve gereksiz olduğu yönündeki eleştiriler hemen yükselecektir eminim. Ama bence buna her kesimden tanımış kimsenin ihtiyacı var. Bunu toplumsal barışın bir parçası olarak düşünmek durumundayız. Tanınmış olmak, hakaretlere, dedikodulara ve kara çalınmaya maruz bırakmamalı insanları... Bu sebeple "hakaret/sövme suçu" ile "eleştiri" arasına yeni bir suç ihdas etmek gerekiyor. Kibariye'den mülhem ifade ile "tanınmış da insan". Onunda ailesi var değil mi!" değerlendirmesinde bulundu.
Altıparmak, kişilik haklarını korumak için TCK'ya "karalama suçu" eklenebileceğini belirtti. Önerisini örnek bir madde taslağıyla paylaşan Altıparmak, şu ifadeleri kullandı:
"Örneklerine ve bu konudaki çalışmalara bakarak önerdiğim suçun adı "karalama suçu". Bir kimse hakkında bilinçli olarak "dezenformasyon" üretmek olarak tanımlayabiliriz bu eylemi. Hatta önerdiğim madde taslağı şöyle: TCK m.125/A " (1) Bir kimse hakkında kişilik haklarına, aile yaşamına, icra ettiği mesleğe ve siyasi hayatına zarar verecek nitelikte yanıltıcı bilgiyi kasten meydana getiren kimseye üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir. (2) Bu suretle meydana gelen yanıltıcı bilgiyi aynı amaçla yayan kimselere de aynı ceza verilir."... Pek tabi böyle olsun demiyorum, başta da söylediğim gibi tartışalım diyorum!..."
Altıparmak, sosyal medyada hızla yayılan yanlış bilgilere karşı daha caydırıcı düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı.